Toplumların doğum konusundaki tavrı, sadece bir sağlık meselesi değil, aynı zamanda derin bir toplumsal denetim biçimidir. Normal doğum ifadesi, yüzeyde tıbbi bir tanım gibi görünse de, kadın bedenine yönelik kadim bir kontrol mekanizmasının güncel bir dilidir. Vajinal doğumun “normal” olarak adlandırılması, diğer tüm doğum yöntemlerinin meşruluğunu tartışmaya açan bir anlayışın ürünüdür.

“Normal” Kavramının Sorgulanması Gerekiyor

Bugün bile birçok kadın, sezaryen doğum tercihini açıklamak zorunda bırakılıyor. Oysa doğumun şekli kadar önemli olan, bu kararın kimin tarafından alındığıdır. Vajinal doğumun “normal” kabul edilmesi, sezaryenin ise sanki bir sapma gibi lanse edilmesi, kadınların doğum hakkındaki öznel deneyimlerini önemsizleştiren bir yaklaşımdır. Kadın bedenine dair her tercihin toplum tarafından onaylanması gereken bir konuymuş gibi sunulması, özgürlük alanlarını daraltıyor.

Kadın Bedeni Üzerindeki Tarihsel Denetim Sürüyor

Kadınlara dair en mahrem deneyimler bile tarih boyunca ahlaki ve kültürel normlar aracılığıyla denetlendi. Regl, doğum, hatta doğurmamayı seçmek bile bir kadının karakterine dair ipucu gibi değerlendirildi. Reglin kirli, doğum sancısının kutsal, kürtajın ise yok sayıldığı sistemlerin ortak noktası, kadın bedeni üzerinde kurulan denetimdir. Bugün bu denetim, daha yumuşak ve “doğal” gibi görünen bir dil üzerinden yeniden üretiliyor.

Söylem Değişiyor Ama Müdahale Aynı Kalıyor

Doğal doğum” ifadesi, kadınlara yönelik baskının yeni yüzü haline geldi. Toplumlar hâlâ vajinal doğumdan açıkça bahsetmekten kaçınırken, bu yöntem erkek egemen sistem tarafından “normal” olarak tanımlanıyor. Oysa bu tanımlama, kadınların karar alma hakkını zımnen elinden alıyor. Adı bile doğru düzgün anılmayan bir sürecin norm olarak dayatılması, kadının doğum hakkı üzerindeki söz hakkını yok saymaktır.

Devlet Politikalarının Rolü: Teşvik mi, Zorlama mı?

Birçok ülkede sezaryene karşı yasalar çıkarılmaya hazırlanıyor. “Normal doğumu teşvik” adı altında yürürlüğe girecek uygulamalar, kadınlara seçenek sunmak yerine onları belirli bir doğum yöntemine yönlendirme amacı taşıyor. 2025 itibariyle bazı ülkelerde planlı sezaryen doğumlara getirilecek kısıtlamalar, yalnızca bireysel tercihleri değil, sağlık hakkını da tehdit eder nitelikte.

Seçim Hakkı Kadının Olmalı

Toplum regl hakkında hâlâ konuşmaktan çekinirken, doğum sonrası bakım da tamamen kadının “görevi” gibi gösterilirken, doğum yöntemi seçiminin kadınlardan alınması bir istisna değil, sistematik bir stratejidir. Bu strateji, kadınların bedeni üzerindeki kontrolü başka yöntemlerle yeniden üretir. Doğumun şekli değil, bu kararı kimin verdiği önemlidir.

Doğru Olan Tek Bir Yöntem Değil, Saygı

Doğum sancısını kutsal sayan, regli sansürleyen, kürtajı yok sayan sistemlerin artık şunu fark etmesi gerekiyor: En sağlıklı doğum, kadının kendi tercihiyle yapılan doğumdur. Bu tercih, planlı sezaryeni de içerebilir, müdahalesiz vajinal doğumu da… Hepsi geçerli ve değerlidir. Çünkü asıl “normal” olan, kadının kendi bedeni üzerindeki söz hakkıdır.

Visited 1 times, 1 visit(s) today

Last modified: 22 Nisan 2025

Close